Teknopat adlı yazılarımdan sonra bu defa ik-i ile yazmaya devam. “Iki” geleneksel Japon estetik ideali diye vikipedinin İngilizce versiyonunda yer buluyor. “Iki” Japon ticaret sınıfının güncel ve modern estetik algısının vücuda gelişi olarak algınabilir aslında. “Iki” sadelik, kapsamlılık, orijinallik ve doğallık temelinde ; kısa ömürlü, romantik, ölçülü, cüretkar, akılcı, bencil olmayan, paylaşımcı unsurları içerir.
Steve Job’s “i” furyasını başlattığında imac, itunes, ipod, iphone ve en son ipad “i” ın ne amaçla bu ön ek mertebesine terfi ettiğini tüm “i” dünyası konuştu durdu. “i” internet mi? İngilizce ben anlamında bireysellik ve kişiselleştirme mi? bireye ait mi?. Bakü’de katıldığım bir resepsiyonda hediye edilen sanatçı Elbey Rzaguliyev’in çalışmalarının bulunduğu albümde Elbey şöyle demiş ”İncesenatda esas olan özün kimi olmaq, ürekle yazmaqdır.” Ben de ik-i’de teknolojik dokunuşlarla insan kaynakları ve “i” yi anlamlı anlamsız birleştirmeye çalışacağım İlk değineceğim konu keyifle incelediğim ve okuduğum trendwatching.com 2010 eğilimleri arasında benim en çok etikilenmeye başladığımızı düşündüğüm eğilim “Transparency Triumph” yani şeffaflığın zaferi. Beş yıl önce facebook yoktu, linkedin ve xing de yoktu. İlkini, Mark Zuckerberg ve hikayesini çokça duyduk, ve bıktık bile, diğerleri de iş dünyasının facebookları kısaca. Ancak bunun sosyal ve insan kaynakları boyutlarını ne derece düşündük, uyguladık daha da önemlisi algıladık. Sosyal medyayı iş amaçlarımız doğrultusunda nasıl kullandık? Büyük Şirketler endüstri devrimi sonrası 18nci ve 19ncu yüzyıllarda güçlü nüfuzlu kurumlar olarak ortaya çıktı , “Corporate America” Şirketler Amerikası kavramı gündelik kullanıma yerleşti, ve güçleri markalarla anılır oldu. Iki yüz yıllık saltanat sonrası kurumlar tahtlarının gücünü yeniden birbirlerine sosyal ağlarla bağlı kişilerle paylaşmak zorunda kalıyorlar. Kişilerin yorumları ve peşlerinden sürükledikleri sosyal kitleler demokrasinin yeni ve güçlü aktörleri olarak ortaya çıkıyor. Şirketlerin İK ekipleri, uyguladıkları insan kaynakları politikalarına reaksiyonları Facebook’tan, ekşisözlük’ten okur oldu. Artık kimsenin gizlisi saklısı yok. Bugün yaptığınızın sosyal medyadaki yansımalarını ve izlerini yıllar boyunca okuyabiliyor google ve technorati’de okuyabiliyorsunuz. Kişiler bağlantılı ve organize, Şirketlerin yarattığı entellektüel silolara çoktan sahipler, fikirlere ulaşmak kolay, fikirleri hayata gecirecek düşük maliyet avantajı sunan ülkelerin kaynaklarına ulaşmak ise sadece birkaç sosyal zıplama uzaklıkta. İnsana kanaklarında çalışmak geçtiğimiz yüzyıla göre daha zor. Fiziksel varlıkla, duruş ve davranışı düzenleyen süreçleri üreten politikalara yeni bir katman ekleniyor: Sanal alemdeki davranışlar. Ya da gerçekten öyle mi? Sanal ve gerçek davranışlar bir ve aynı mı? Veya aynı politikalarla yönetilebilir mi? Peki işe alım süreçlerinde sosyal medya ve bunun boyutları... belki bir başka yazıya...
0 Comments
|
TECH - KITETech, kite and anything in between. Archive
February 2020
|